Kapitülasyonlar hangi antlaşma ile tamamen kaldırıldı? “Tamamen”i didik didik edelim
“Lozan kaldırdı, konu kapandı” demek kolay. Ama tarih, sloganla değil ayrıntıyla ilerler. Evet, Lozan Barış Antlaşması’nın 28. maddesi açık konuşur: “Yüksek Âkit Tarafların her biri, kendisini ilgilendirdiği ölçüde, Türkiye’de kapitülasyonların her bakımdan tamamen kaldırılmasını kabul eder.” Bu cümle, imtiyazların uluslararası zeminde hukuken bittiği andır. :contentReference[oaicite:0]{index=0}
Madde 28’in gücü: Bir rejimin fişini çekmek
Lozan yalnızca barış çizmedi; egemenlik mimarisini yeniden kurdu. Yabancıların ayrı hukuk, ayrı vergi, ayrı mahkeme düzeniyle Türkiye’nin içinde “devletçikler” yaratmasının önüne kalın bir çizgi çekildi. Lozan’ın resmî metinlerini ve ona eşlik eden belgeleri topluca düşündüğünüzde, kapitülasyon rejimi tarih oldu. :contentReference[oaicite:1]{index=1}
“Ama 1914’te zaten kaldırılmamış mıydı?”
Doğru: Osmanlı hükümeti 8 Eylül 1914’te kapitülasyonları tek taraflı ilga etti. Fakat müttefik olmayan güçler bunu tanımadı; savaş ve işgal döneminde sistem fiilen geri döndü. Lozan, bu geçici-ilanların ötesine geçip uluslararası hukukta “kayıt altına alarak” konuyu kesinleştirdi. :contentReference[oaicite:2]{index=2}
“Tamamen” ne kadar tamamen? Lozan’ın güçlü yanı ve muğlak alanları
Güçlü taraf: Hukuki ve adli kapitülasyonların bitişi
Konsolosluk mahkemeleri ve yabancıların ayrı yargı düzenleri tarih oldu; egemenlik, mahkeme salonlarında somutlaştı. Bu, yeni devletin “içeride kimin hüküm sürdüğü” meselesinde tartışmasız bir dönüm noktasıydı. :contentReference[oaicite:3]{index=3}
Tartışmalı alan: Ek anlaşmalar, imtiyazlar ve ticaret rejimi
Lozan bir paketti. Antlaşmanın yanı sıra Ticaret Sözleşmesi ve “Osmanlı İmparatorluğu’nda Verilmiş Bazı İmtiyazlara İlişkin Protokol” gibi ek metinler de imzalandı. Yani siyasal-imtiyaz rejimi kesildi ama ekonomik ilişkilerin yeni çerçevesi pazarlıkla örüldü. Bu, “tamamen” sözünün pratikte geçiş ve uyarlama dönemleriyle yaşanmasına yol açtı. :contentReference[oaicite:4]{index=4}
Gümrük ve tarife serbestisi: 1929 kırılması
Erken Cumhuriyet, birkaç yıl süreyle dış ticarette kısıtlayıcı hükümlerle idare etti; tam gümrük egemenliği ise 1929’da belirginleşti. Nitekim 1929 tarifeleri, ithalat vergilerinde dramatik artışlarla yeni bir korumacılık evresini başlattı. Lozan kapitülasyonları kaldırdı; 1929 ise ekonomik manevra alanını fiilen genişletti. :contentReference[oaicite:5]{index=5}
Provokatif sorular: Lozan zafer mi, akıllı bir uzlaşma mı?
1) “Tam bağımsızlık” yalnızca bir maddeyle mi gelir?
Madde 28 harika bir başlangıçtır. Ama bağımsızlık; hukuk, para politikası, gümrük rejimi, sanayileşme hızı ve dış borç yönetimi gibi onlarca parçanın birlikte çalışmasıyla kalıcılaşır. Lozan kapıyı açtı; kurumsal inşa ve iktisat politikaları o kapıdan geçip evi kurdu. :contentReference[oaicite:6]{index=6}
2) “Lozan 100 yıl sonra biter” efsanesi neden hâlâ yaşıyor?
Çünkü basit cevaplar konforludur. Oysa Lozan, süreli bir anlaşma değildir. Antlaşma metninde “100 yıl” yok; bu, şehir efsanesidir. Tartışmayı “bitti-bitmedi” sathında tutmak, somut iktisat-politika kararlarının sorumluluğunu masaldan yardım ummaya çevirir. :contentReference[oaicite:7]{index=7}
3) “Kapitülasyonlar tamamen kalktıysa, neden imtiyaz protokolleri var?”
Çünkü dünyada ticaret, bir gecede sıfırlanan ilişkilerle değil, yeniden müzakere edilen kurallarla yürür. Lozan, ayrı hukuk rejimini bitirdi; eski imtiyaz ve yatırımların akıbetini ise ek sözleşmelerle rasyonel bir zemine taşıdı. Bu, bağımlılık değil, geçiş yönetimidir. :contentReference[oaicite:8]{index=8}
Eleştirel bakış: Güçlü iddia, özenli uygulama
Lozan’ın kapitülasyonları “her bakımdan” kaldırması, genç Cumhuriyet’in meşruiyet temeliydi. Fakat “kaldırdık” demekle piyasa koşulları, sermaye yapısı, yargı kapasitesi, vergi idaresi bir anda değişmedi. Eleştirel dürüstlük şunu gerektirir: Siyasal- hukuki egemenlik 1923’te teyit edildi; ekonomik egemenlik ise 1929 ve sonrasında atılan adımlarla kademeli pekişti. Bu ayrımı görmeden “Lozan ya mucizeydi ya hezimet” kısır ikiliğine sıkışırız. :contentReference[oaicite:9]{index=9}
Peki bugün ne yapmalı?
Soruyu tarihten bugüne taşıyalım: Küresel tedarik zincirlerinde yer edinmek, teknoloji-yoğun üretimi büyütmek ve hukuki öngörülebilirliği artırmak — işte “modern kapitülasyon” tartışmalarını önleyecek gerçek panzehirler. Lozan’ın ruhu, imtiyazlara teslim olmak değil; kural koyan bir ekonomi ve adalet sistemidir. :contentReference[oaicite:10]{index=10}
Son söz: Madde 28’in ötesinde, aklın ve kurumsallığın rejimi
Kapitülasyonlar Lozan’la bitti; bu, tartışılmaz bir kazanımdır. Tartışma aslında şurada başlar: “Tamamen” kelimesini, yalnızca metindeki cümle olarak mı, yoksa gümrükten sanayi politikasına uzanan kurumsal bir yolculuk olarak mı okuyoruz? Ben ikinciyi savunuyorum. Peki siz? Lozan’ı bir “kapanış” mı, yoksa bağımsızlığın başlangıç kılavuzu mu görüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım.
::contentReference[oaicite:11]{index=11}